Levrek Fileto

‘Tabiat misalî bir matbaadır, tâbi’ değil; nakıştır, nakkaş değil; kàbildir, fâil değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-i hariciye değil.’ (Mesnevi-i Nuriye)

Balıkların cins cins yaratılışı hep yukarıdaki manayı hatırlamama sebep olur. Balıkçıya gittiğimde, Yaratan nasıl da sanatının inceliğini tür tür balık yaratarak göstermiş diye düşünürüm.  Hadi bir çeşit balığın yaratılması tesadüf olsaydı dahi, aynı neve ait yüzlerce türün hem bir benzerlik hem bir farklılık içinde yaratılması nasıl tesadür olabilir? Nasıl tabiat işi olabilir?

Tabiat olsa olsa yapan değil, bu sanatın basıldığı matbaa olabilir. Bu inceliklerin nakşının göründüğü yer olabilir, Nakkaş’ın kendisi değil.

Levreği de kılçıklı nakşetmiş yaratmış Yaratan. O yüzden fileto olarak, kılçıkları temizlenmiş almayı tercih ediyorum. Çünkü çocuklar yerken çok zorlanıyor.

Tarifini vereceğim sosla levrek gerçekten çok lezzetli oluyor. Çocuklar da çok seviyor. Sarımsak ve limonun bazı balıklara kattığı aroma muhteşem.

Malzemeler:

  • 3 adet levrek
  • Yarım limon suyu
  • 1 soğan
  • 2 diş rendelenmiş sarımsak
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağı
  • Tuz
  • Tane karabiber
  • Kekik
  • 4-5 defne yaprağı

Yapılışı:

  1. Balığı pişireceğimiz borcamda balık ve soğan hariç tüm malzemeyi karıştırıp sos haline getirelim.

2. Balıkları ters yüz ederek sosa iyice bulayalım.

3. Defne yaprakları borcamın dibinde kalacak şekilde balıkları dizelim. Balıkların pullu kısımları alta gelecek.

4. Üzerine soğanı halka halka doğrayıp yerleştirelim.

5. Önceden ısınmış 200 derece fırında 3D ayarda pişirelim. (Bu ayar hızlı pişiriyor ve balığı kurutmuyor)

Unsuz Şekersiz Beslenme Güzeldir

وَمَا مِنْ دَۤابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللهِ رِزْقُهَا (Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.) âyet-i kerimesiyle rızık taahhüt altına alınmıştır. Fakat, rızık dediğimiz iki kısımdır: Hakikî rızık, mecâzî rızık. Yani zarurî var, gayr-ı zarurî var.

Âyetle taahhüt altına alınan, zarurî kısmıdır. Evet, hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zaafiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şâhittir.’ (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Bizi yaratan açlıktan ölmeyeceğimizi garanti etmiş. İnsanların zulmü karışmazsa tabi. Garantisini verdiği rızık da mükellef sofralar değil ölmeyecek kadar lazım olan gerçek rızık. Fazlası mecaza giriyor.

En önemlisi de şu ki az yiyen güçten düşecek, kuvvetsiz olacak diye bir şey yok. Bunun şahidi denizdeki balıklar ve karada patlıcanlarmış.

Zaman zaman bozsam da (örneğin Ramazan’da) genelde unsuz şekersiz beslenmeye çalışıyorum. Başladıktan sonra çoğunlukla 4-5 ay sıkı bir şekilde devam ediyorum.

Bana göre kolaylığı zorluğundan daha fazla. Güzelliği daha çok. Şöyle ki:

  • Çok ama çok  enerjik oluyorum. Fiziksel anlamda değil de ruhsal anlamda. Olumlu ve üşenmeyen bir insan giriyor içime. Bunun açıklaması nedir bilmiyorum. Belki fiziksel hafifliğin etkisi var. Sonuçta beden ruh birbirine bağlı.
  • Fiziksel olarak da çok hafifliyorum elbette. Uykum az geliyor. Zihnim çok açık oluyor. Hatta iki hafta önce tekrar başlamadan önce ayy zor olacak diye tevehhüm ederken (her nedense) bir başladım, kelebek olup kanatlanmışım gibi geçti o gün. Hani yemeyince kolunun düşeceğini falan beklersin öyle olmuyor. Kıpır kıpır bomba gibi oluyorum.
  • Sonra ister istemez sağlıklı besleniyorum. Hele ki öğlen atıştırmalık bir şeyler ararken ekmek arası yapmak yerine havuç peynir bilumum otları yiyorum. Normalde olsa bu sağlıklı yiyeceklerin hepsini bir haftada ancak bünyeme alırdım herhalde.
  • Elbette ki kilo veriyorum yavaş yavaş. Ellerimin ayaklarımın heryerimin şişliği yavaş yavaş iniyor. Göbek denen organımsı kayboluyor.
  • Benim çok rahatsız edici ayak ağrılarım var. Sabah kalkınca ayağımı yere bastığımda topuğuma çiviler batıyor da parçalanıyormuş gibi bir his oluyordu. Bu diyete başladığımda mucizevi bir şekilde geçiyor.
  • Bu seferki başlayışımda pirinci de bıraktım. Çünkü ailede şeker hastalığı olduğu için pirincin de beni pek iyi etkilemediğini fark ettim. Nasılsa önümüz kurban bayramı bol bol protein alırım diye düşündüm.

Peki neler yiyor neler yemiyorum?

  • Kahvaltıda iki yumurta yiyorum. Yanına varsa üç beş fındık fıstık, bolca yağsız peynirle ve diğer normal kahvaltılıklarla gayet güzel doyuyorum.
  • Unu çorbalarda dahi olsa yemiyorum. Çorbalarda da köftelerde de nohut unu kullanıyorum. Glutensiz beslenmenin en güzel kısmı artan ekmekleri bitirme görevinin eşime devrolmuş olması oluyor.
  • Şekerle ilgili hiç bir şey yapmama gerek yok zaten yıllardır şeker yemiyorum.  Daha doğrusu istesem de yiyemem içimi yakıyor. İnsanlar acı yediğinde nasıl hissederse ben aynını şekerde yaşıyorum. Kendimi bildim bileli tatlıyla aram yok. Bazen hindistan cevizi şekeri içeceklerde az miktar almış oluyorum. Ev içeceklerini bal veya h.c.ş. ile yapıyorum çünkü.
  • Kuru baklagilleri daha çok pişirmeye salatalara daha bir ihtimam göstermeye başlıyorum böyle dönemlerde.
  • Hurma ve diğer şekerleri mevyeleri istediğim kadar yiyorum. Kızartma vs. de aynen istediğim kadar. Zaten yanında ekmek makarna pilav vs olmayınca kızartmayı öyle aşırı yiyemiyorsunuz.
  • Protein alımını yoğunlaştırıyorum. 40 yaşa yaklaşan bedenime kas koruması olmuş oluyor. Tabi pilatesle birlikte.
  • Elbetti ki açlık alarmlarını en güzel geçiren şişirici yiyecekler oluyor. Ayran, yoğurt, salatalık, havuç gibi. Resimde gördüğünüz üzere.

Kanlıca Mantarı

kanlica_mantari

İ’lem Eyyühel-Aziz! Ey nefis! Eğer takva ve amel-i sâlih ile Hâlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. Şâ yet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünki onlar da senin gibi âciz kullardır. ” Mesnevi- Nuriye, Zerre

İnsanı ayıltan bu satırlardan sonra kanlıca mantarı tarifime geçeyim. Ben sade kavurma usulu yapıyorum. Soğan veya başka sebzeler de eklenebilir ama o zaman mantarın tadı gelmiyor sanki.

Mantar et gibi çok kuvvetli bir protein kaynağı. Ve ete göre oldukça ucuz.

Malzemeler: 1 kg, mantar, yarım çay bardağı zeytinyağı, tuz

1. Mantarları temizleyip doğruyoruz önce. Bu esnada dikkatli olmak gerek. Çünkü kültür mantarı olmayan bu tür doğal mantarlar çok çabuk kurtlanır. Kök kısmını yarıp baktığımızda kurtlu olup olmadığını görebiliriz.

2. Yıkayıp süzdükten sonra geniş tavaya yarım çay bardağı kadar zeytinyağı koyup mantarları pişirmeye başlıyoruz.

3. 5 dakika karıştırıp kavurduktan sonra kapağını kapatıp altını iyice kısıyoruz. Bu arada suyunu salıyor.

4. Suyunu çekince pişip pişmediğini kontrol ediyoruz. Karıştırarak biraz daha pişirebiliriz. Yanacak gibi oluyorsa azar azar su ekleyerek.

Yeşillikle sıcak servis yapıyoruz. Süper bir tad çıkıyor ortaya.

Kaşarlı Krep

kasarlikrep

‘Mevt, tebdil-i mekandır, ıtlâk-ı ruhtur, vazifeden terhistir. İdam ve adem ve fena değildir.’

Ölümü mekan değişikliği gibi algılayabilsek keşke. Ruhumuzun özgürleşmesi, vazifelerden emekli olmak şeklinde hissetsek.. Tabi bunun için ölümden sonraki hayatı çok güzel olarak hayal etmemiz lazım. Oraya odaklanmamız lazım.. Biz genelde korkunç olarak hayal ettiğimiz için hata ediyoruz.

Bu sabah kaşarlı krep yaptım. Ev halkının yoğun beğenilerine mazhar oldu. Böyle yazınca da sanki ‘herşey onların beğenmesi için’ der gibi hissediyorum kendimi. Onlar beğenmese de olur efendim, önlerine konanı yiyecekler 🙂 Ama beğenirlerse de daha güzel olur tabi.

Malzemeler:

  • 2 su bardağı süt
  • 1 şişe soda
  • 1 yumurta
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 çay kaşığı tuz
  • Bir tutam karbonat
  • 2 çorba kaşığı sıvıyağ

Yapılışı:

1. Malzemelerin hepsini iyice karıştırıyoruz. Akışkan bir kıvam elde ediyoruz. Yoksa pişmesi zor olabilir.

2. Hafif yağlayıp kızdırdığımız tavanın boyutuna göre (ben bir çorba kepçesi koydum) karışımdan döküp arkalı önlü pişiriyoruz. (Benim 6-7 tane orta büyüklükte krepim oldu)

3. Daire şeklindeki krebin tam ortasına kare şeklinde kaşa koyup kenarları üst üste katlıyoruz. Ddiğer kenarları da parçalamamaya dikkat ederek üstüne katlıyoruz. Ve ters çevirip kenara alıyoruz.

4. Tüm krepleri bu halde paket gibi yaptıktan sonra, tavamıza biraz yağ koyarak arkalı önlü kızartır gibi ısıtıyoruz.

Dilerseniz kaşarın üstüne pastırma/sucuk/ biber de koyabilirsniz.

Kök Sebzelerle Köfteli Yemek

kissebzelikofteliyemek

“İ’lem Eyyühel Aziz! (Ey aziz kardeşim bil ki) Senin iktidarın kısa, bekan az, hayatın mahdud, ömrünün günleri ma’dud ve herşeyin fanidir. Öyle ise, şu kısa fani ömrünü fani şeylere sarfetme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarf et ki, baki kalsın.” Mesnevi-i Nuriye, Zerre

Evet fani şeylerle uğraşsak da onları da bakileştirmenin bir çaresi var. Ne o yemeği yaratan biziz, ne pişirdiğimiz ateşi, ne de pişince ortaya çıkan lezzeti. Bunu bilmek neye ayna olduğunu bilmek demek. O zaman zaten sonsuza göndermiş oluyoruz uğraşlarımızı, hislerimizi ve düşüncelerimizi.

Kış geliyor malum kış sebzeleri özellikle de kök sebzelerin tam sezonu. Havuç, pırasa, şalgam, soğan sarımsak..

Bu sebzeleri çorbalarda çok kullanıyorum. Tabi miktarları az tutarak. Bir de yemeğini yapayım dedim. Tabi sebze yemeklerinden pek hoşlanmayan evin beyleri de sevsin diye içine et köfte gibi proteinler ekleme yoluna gittim. Mırın kırın etmeden yedikleri gayet hoş bir yemek oldu.

Malzemeler:

  • Bir havuç büyüklüğünde pırasa (küçük bir soğan da olur)
  • 2-3 havuç
  • 1 küçük pancar
  • 2 orta boy kereviz
  • 2 diş sarımsak
  • Zeytinyağı, tuz

Köfte için:

  • 300 gr kıyma
  • 1 tatlı kaşığı un
  • 1 çay kaşığı tuz

Yapılışı:

1. Pırasayı ince ince doğrayıp zeytinyağında hafif kavuralım.
2. Üzerine yuvarlak doğradığımız havuçları ekleyelim.
3. Havuçlar yumuşayınca yemeklik patates doğrar gibi doğradığımız kereviz ve pancarı ekleyelim. (İsterseniz patates de ekleyebilirsiniz)
4. Doğranmış sarımsak, tuz ve üzerini geçecek kadar su ilave edelim.
5. Sebzeler pişerken köfteyi hazırlayalım. Un ve kıymayı karıştırıp hafif yoğurduktan sonra cevizden az küçük köfteler yuvarlayalım. (Un eklemeden de yapabilirsiniz. Köftelerin dağılmaması için kısık ateşte pişirmeniz gerekir.)
6. Sebzeler pişmeye yaklaşınca köfteleri ilave edelim. Suyunu kontrol edelim. Tam üzerini hafif geçecek kadar kaynar su ekleyelim. Köfteler de pişince altını kapatalım.
Afiyet şifa olsun.

Terbiyeli Enginar

terbiyeli_enginar

‘Ve o perde-i rahmet üstünde dahi, bütün rızka muhtaç zîhayatların lâyık ve mükemmel bir tarzda iâşeleri ve erzakları, bilbedâhe, terbiyekârâne bir rezzâkıyet ve şefkatkârâne bir rububiyeti gösterir. Ve o terbiye ve idare, bizzarure bir Rezzâk-ı Kerîmi gösterir.’ 33. Söz, 16. Pencere

Terbiye kelimesini yanlış biliyoruz biraz. En güzel hale getirecek şekilde hazırlamak gibi bir anlamı var aslında. ‘Terbiyekarane bir rezzakıyet’ denirken de aynısı kast edilmiş. Şefkat ve ilgiyle, en güzel şekilde rızık vermek anlamında.Rızkın böyle verilmesi, elbette bu güzel hazırlayışı yapan Birinin olduğunu gösteriyor.

Mutfakta çorbalara ya da başka yemeklere yaptığımız ‘terbiyeler’ doğru anlama geliyor. Güzelleştirmek için.

Kaç haftadır pazarda enginarlara ‘dur daha çok pahalı, dur daha zamanı değil’ diyerek bakarken bu hafta dayanamadım aldım. Aldım hevesliyim fakat eve bir geldim yine aynı havuçlu bezelyeli halini yapmak istemez halde buldum kendimi. Azıcık tariflere bakayım dedim, karşıma hem pek bi kolay hem pek bi lezzetli olduğunu söylenen harika bir tarif çıktı.

Denedim gördüm ki terbiye gerçekten ‘güzelleştirmiş’ enginarı.

Malzemeler:

  • 5 adet enginar
  • Kaynar su
  • Zeytinyağı
  • Tuz
  • 1 yumurta
  • 1 limon suyu
  • 2 çorba kaşığı un

Yapımı:

1. Enginarları ortadan dörde bölüp bol suda suda kaynamaya alalım.

2. Tuz, zeytinyağı ilavesiyle iyice pişirelim.

3. Kenarda bir kavanozda yumurta, un ve limon suyunu iyice çırpıp kaynayan sudan da biraz ilave edelim.

4. Enginarlar pişerken suyunu kontrol edelim. En son üzerini biraz geçmiş hale gelmesi için su ilavesi yapabiliriz.

5. Karışımı enginarların üzerine dökelim ve hızla karıştıralım topak olmaması için. Üzerine nane ya da dereotu ile sıcak sıcak servis edelim.

Çörek Otlu Pankek

corekotlupankek

‘İşte, birşeyi herşey yapmak, elbette bir Kadîr-i Mutlakın işidir. Hem yenilen hadsiz taamlardan, o taam ise hayvanî olsun, nebatî olsun, o müteaddit maddeleri, has bir cisme kemâl-i intizamla çeviren ve ondan mahsus bir cilt nesceden ve ondan basit cihazları yapan, elbette bir Kadîr-i Külli Şeydir ve Alîm-i Mutlaktır.’ 22. Söz, 2.Makam, 2. Lema

Yediklerimizden bir cilt dokunuyor. İster protein, ister hayvansal, ister bitkisel yiyelim aynı cilt dokunuyor. İster burada, ister bilmem hangi ülkeden yiyelim. Üstelik herkesin cildi DNAsı, dokusu farklı. Fakat yediklerimiz herkesin cildi hangi yapıdaysa ona dönüşüyor. Elbette tüm bunlar kendi kendine olmuyor. Hem o yediklerimizi hem de farklı farklı ciltleri ve herşeyi bilen, dönüştürebilen Biri yapıyor.

Akıtmanın mayasız ve mink hali yani olan, şu aralar sıkışınca hızlıca yapıverdiğim, pazar kahvaltılarımızı zenginleştiren pankek. Buyrunuz tarifi:

Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 2 çay bardağı su
  • 2 çay bardağı süt
  • 2,5 su bardağı un
  • 3 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı çörek otu
  • 2 tatlı kaşığı şeker
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 1 dolu tatlı kaşığı kabartma tozu

Yapımı:

1. Çörek otu, kabartma tozu ve un hariç malzemeleri iyice karıştıralım.

2. Elenmiş unu yavaş yavaş ekleyelim karıştıralım.

3. Çörek otu ve kabartma tozunu da ilave edip karıştıralım.

4. Hafif yağladığımız minik tavaya bir çorba kepçesinden biraz az olacak şekilde hamuru dökelim. (Tavanız büyükse 2-3 tane yan yana minik yuvarlak halinde hamuru dökebilirsiniz)

5. Arkalı önlü pişirelim, pişenlerin üzerine hafif terayağ sürerek üst üste dizelim.

Arasına peynir, kaşar, terayağ- bal, reçel, fındık ezmesi ya da kakaolu fındık kreması.. Ne varsa uyar.